İşçi Yaşamı ve Hakları Vakfı’nın 4 Haziran’da gerçekleştirdiği “Haklarımızı Konuşmak İçin Buluşuyoruz” etkinliğine katılan 38 katılımcıdan araştırma kapsamında elde edilen verilere göre başta sendikalara, her formdan sınıf örgütüne ve işçi çalışmalarına işçi haklarının daha fazla sayıda işçi tarafından bilinmesinin sağlanması anlamında çok önemli görevler düştüğü ortaya çıkıyor
Türkiye’de her sektörden, mavi/beyaz yaka ayrımı olmaksızın her işçinin sendikal örgütlenmeler aracılığıyla güvenceye kavuşmasının, güvenceli çalışmasının, haklarına ulaşmasının, onları koruması ve büyütmesinin büyük önemi var.
Her an sallantıda olan bir deprem ülkesi olduğumuz gerçeği gibi ülkede yaşanan her siyasi gelişme, ekonomik ve siyasi krizler depremin sarsıcılığı gibi işçi sınıfı özelinde oldukça yıkıcı ve tahrip edici etkiler bırakıyor. Bu bakımdan 2023 Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarının ve iktidarın bundan sonra da uygulayacağı ekonomi politikalarının işçi ve emekçiler üzerinde önemi oldukça fazla olacak. Bu gelişmelerin işçiler lehine seyrini tahmin etmek ise o kadar güç değil.
İktisadi olarak tıkanma noktasına geldiği değerlendirmeleri yapılan neoliberalizmin, en çok da güvencesizliği ve düşük ücretleri istihdamın normal biçimine dönüştürmesinin etkilerini işçiler en derinden yaşıyorlar. Dizginlenemeyen enflasyon ve pahalılaşma, günden güne alım gücünü düşürüyor. Temmuz ayında belirlenecek olan ve milyonlarca işçiyi ilgilendiren asgari ücretin ne olacağı da bu bakımdan daha fazla önemli hale geliyor. Tüm bu olup bitenlerden korunmak için işçilerin en başta örgütlenmeye ve işçi sınıfının mücadeleleriyle kazandığı temel haklarını koruyucu zırh olarak kuşanmaya ve bu temel bilgilerini patronun karşısında kullanmaya ihtiyaçları var.
Peki, ister sendikal örgütlenmeler aracılığıyla olsun, ister bireysel olarak işyerlerinde olsun işçiler haklarını ne kadar biliyor ve savunabiliyor, sendikal eğitimlere ne oranda ulaşabiliyor? İşçi Yaşamı ve Hakları Vakfı’nın 4 Haziran’da gerçekleştirdiği “Haklarımızı Konuşmak İçin Buluşuyoruz” etkinliğine katılan 38 katılımcıdan araştırma kapsamında elde edilen verilere göre başta sendikalara, her formdan sınıf örgütüne ve işçi çalışmalarına işçi haklarının daha fazla sayıda işçi tarafından bilinmesinin sağlanması anlamında çok önemli görevler düştüğü ortaya çıkıyor.
Araştırmaya güvenceli güvencesi koşullarda çalışan tekstilden turizme, matbaadan ofis çalışanlarına, akademik ve idari personellerden ücretsiz ev emekçisi kadınlara kadar geniş yelpazede bir işçi topluluğu katıldı. Katılımcıların 19’u kadın, 19’u erkek işçiydi.
İşçiler ağırlıklı olarak tekstil, matbaa, metal/ plastik, lojistik gibi sanayi kollarından gelmekle birlikte akademik personel, ücretli öğretmen, özel sektör öğretmeni, bilişim ve ofis çalışanı olan işçilerde araştırmada yer almışlardır.
Katılımcıların yaş aralığına ve çalışma sürelerine baktığımızda işçilerin erken yaşlardan itibaren çalışma yaşamına dâhil olduklarını ve çok uzun süreler emekli olmadan çalışma yaşamı içerisinde kaldıklarını görmekteyiz. Bu bakımdan araştırmaya dâhil olan işçilerin burada yaptıkları değerlendirmelerin önemli bir deneyime dayandığını ve sundukları aktarımların sektörün ve işçilerin genel sorunlarını etkili bir şekilde yansıttığını söyleyebiliriz.
Katılımcılar İstanbul’un emekçi mahallelerinden, işçi semtlerinden gelmişlerdir. Aşağıdaki grafikte işçilerin hangi ilçe ve bölgelerden katılım sağladıkları belirtilmiştir. İşçiler etkinliğe dâhil olurken kartopu etkisiyle kendi işyerlerinden mesai arkadaşlarını ya da başka bölgelerde yaşayan tanıdık işçi arkadaşlarını da yanlarında getirmişlerdir.
Etkinlikte işçi hakları ile ilgili yapılan sunumların ardından işçiler sorularını tek tek sormuşlardır. Yöneltilen başlıca sorular şunlar olmuştur:
İstifa belgesi imzalatıldı, haklarımı alabilir miyim? |
İstifaya zorlandım, mobing halindeyken ne yapabilirim? |
Arabulucu ne yapar, ne sağlayabilir? |
Tazminatımı nasıl hesaplayabilirim? |
Kod 29, Kod 46 çıkış gösterilmiş, ne yapmam lazım? |
Mesai ücretlerimizi alamıyoruz? |
Vakıf Üniversitesi akademisyenlerinin ücretleri yasaya rağmen devlet üniversiteleriyle eşitlenmiyor? Talep ettim, işten çıkartıldım. Geri dönüş sağlayabilir miyim? Toplamda ne yapabiliriz? |
EYT maaşlarımız neden gecikiyor? |
İşe iade koşulları neler? |
İşçilerin yönelttikleri bu soruların, daha çok işyerlerinde ansızın karşılaştıkları fiili bir hak gaspı karşısında ne yapmaları gerektiğine dair konuları içermektedir. Bu içerik işçilerin sendikal örgütlenmeler aracılığıyla toplu sözleşmeye sahip olmaları kadar örgütsüz/ sendikasız iş yerlerinde tek tek işçiler olarak da haklarını bilmelerinin ve yalnız kalmamalarının önemini göstermiştir.
İşçiler soru/ cevap kısmının ardından kendi sendikal deneyimlerini, işyerlerinde yaşadıkları sorunları ve bunların çözümlerine dair kendi stratejilerinin neler olduğunu paylaşmışlardır. Bu kısımda özellikle haksız işten çıkarmalar karşısında, angarya ve mobing durumlarında, çalışırken cezalandırma amaçlı bölüm ve birimleri değiştirilmek istendiğinde, ücret eşitsizlikleri gibi durumlarda yaşadıkları sorunlarını anlatmışlardır.
Daha önce kayıtsız ve sigortasız çalışmayan işçi yok!
Araştırmaya katılan işçilerin neredeyse her birinin çalışma yaşamlarının bir döneminde sigortasız çalıştıklarını görüyoruz. Burada sigortasız geçirilen sürelerde kadın ve erkek işçilerin farklılık gösterdiği de dikkat çekmektedir.
Kadın işçilerde katılımcıların 16’sı “Hiç Sigortasız çalıştınız mı sorusuna” evet cevabını verirken, bu sayı erkeklerde 6’ya düşmektedir. Hem sınıfın erkek yapısı ve ev geçindiren erkek modeli gibi yaklaşımlar, hem de kadınların çalışma yaşamında daha gel geç, eğreti bir şekilde konumlandırılması kadın işçilerin daha fazla güvencesiz koşullarda kalmalarına yol açıyor.
Sendikalılık oranları düşüyor, işçiler hakları ile ilgili bilgilere erişemiyor!
Sendikal deneyim yaşayanların oranının katılımcılar arasında yok denecek kadar düşük olduğunu görmekteyiz. Kadın işçiler arasında “Hiç sendikalı oldunuz mu” sorusuna yalnızca iki kişi evet derken, erkeklerde ise bu sayı üçtür. Sendikalara üye olmanın önünde pek çok engel bulunmaktadır. Kayıt dışı çalışma bunlardan biridir. Sendikalara duyulan güvende eksiklik, işten çıkarılma korkusu da bu eğilimin ortaya çıkmasındaki işçilerin önyargı ve tutumlarını belirleyen diğer başka sebeplerdir. Bu eğilimler genel olarak Türkiye’de hemen her iş koşulunda son 10 yılda her yıl giderek sendikalılık oranlarının düşmesine yol açmaktadır.
İşçilerin sendikalarla aralarına mesafe koymaları, sendikaların da yeterli düzeyde üyelik çalışmalarında bulunmaması, sendikal oranların düşmesi gibi sebeplerle, işçiler haklarını sendikalarından öğrenme şansını giderek daha fazla kaybetmesine yol açıyor. İşçiler haklarıyla ilgili bilgilere ve eğitimlere ulaşmada güçlükler yaşıyorlar. Bu araştırmaya dâhil olan kadın işçilerden yalnızca üçü daha önce işçi haklarıyla ilgili eğitimlere katılabilmiş. Erkek işçilerde bu sayı en fazla beşe çıkabilmiştir.
İşçilerin haklarını bilme, gerekli düzeyde bilgi ve donanıma sahip olmada ve bu eğitimlere erişmede yaşadıkları eksiklikleri, yetersizlikleri görmemiz bu araştırmanın en önemli sonuçları olmuştur. Bununla birlikte güvenceli çalışma anlamında sigortasızlığın, toplu sözleşme anlamında sendikasızlığın boyutlarını görmemiz araştırmanın diğer en önemli sonuçları olmuştur.
Bu bağlamda ve bu araştırmanın sonuçlarına bakarak işçilerin hakları ile ilgili sendikal eğitimlere erişebilmeleri için örgütlenmelerin yaygınlaştırılmasına, temel işçi haklarının daha fazla sayıda işçi tarafından bilinmesini sağlayacak tarzda yeni sınıf çalışmalarının yapılmasına işçiler tarafından ne kadar ihtiyaç duyulduğunu paylaşıyoruz.