Bugün 177. Gününde işten çıkarıldıkları Sputnik Türkiye ofisinin önünde çadır direnişi yapan Sputnik işçilerinin grevlerini ziyaret ettik. Dostça ve samimi bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu söyleşide çalışma koşullarının zorluklarından, sendikal örgütlenmeye, direnişin örgütlenmesinden, somut taleplerine kadar pek çok başlıkta sorularımıza verdikleri yanıtlar için teşekkür ediyoruz.
Nasıl Başladı?
“Türkiye’de artık hak aramayan bir kesim kalmadı. İşçiler, çalışanlar yaşadıkları haksızlıklar ve adaletsizlikler karşısında haklarını arıyorlar. Bizler de çalışma şartlarımız ve ekonomimizin kötüye gitmesi sonucu haklarımızı almak için sendikalı olmaya karar verdik ve çoğunluğu sağlayarak yetkili sendika olduk. Haklarımızla ilgili 37- 38 maddelik toplu sözleşme taslağını işverene sunmamıza rağmen bize bu süreçte hiçbir teklifte bulunmadı. Çalışma koşullarımızın düzeltilmesi ve haklarımızla ilgili hiçbir düzenlemeye gitmeyen patron bizi seçeneksiz bıraktı ve grev ilanımızı astık. Şu an bulunduğumuz yer ofisin hemen önü. Bizler grev ilanını astıktan hemen sonra işten çıkarıldık. Yani şu anda işveren anayasal hakkımız olan grev hakkımızı kullandığımız esnada küçülme bahanesine giderek 34 arkadaşımızı işten çıkarttı. Ancak hemen hepimizin yerine yeni grev kırıcı çalışanlar aldılar. İşverenin ne pahasına olursa olsun sendikayı Sputnik’e sokmama yaklaşımı bu sonucu doğurdu. Şimdi 177 gündür sendika hakkımız ve haklarımız için direniyoruz.”
“Direnişimiz coşkulu bir şekilde başladı. Her gün burada konuşmalar yapıyorduk. Kalabalık oluyorduk. Moralimiz yüksekti. Bizim çadırımız aslında daha içerideydi ancak bizim buradaki dayanışmamız ve direnişimizin her gün ziyaretlerle desteklenmesi işvereni rahatsız etti. Şimdi hem baskılar yaparak şimdi bulunduğu yere taşımak zorunda kaldık. Hava şartları ve koşulları bizi oldukça zorluyor ama kar kış demeden, yazın kavurucu sıcakları demeden direnmeye devam ediyoruz, buradaki nöbetimizi bırakmadık”
Nasıl Gidiyor?
Sendikaya üye olma, greve katılma konusunda her bir arkadaş farklı süreçlerden geçerek bu güne gelmiş.
“ Ben sendikaya ve greve dâhil olurken yaşın genç, önün açık, iyi yerlere gelebilirsin denilerek destek görmedim ve tek başıma karar vererek başladım. Şu an çok iyi yaptığımı düşünüyorum çünkü burada yalnız olmadığımı tecrübe ettim. Sektörümü keşfettim. Buraya kitle örgütlerinin, siyasi partilerin yaptıkları ziyaretler, bu sektörde saygı duyduğum deneyimli gazetecilerin yanımıza gelmesi beni mutlu ve güçlü hissettiriyor. Mutluluk umutsuzluğu gideriyor. Geleceğe dair daha güçleniyoruz. Böylece daha da mutlu oluyoruz. Ayrıca böyle onurlu bir direnişin içinde bulunma fırsatı tarih içerisinde her zaman önünüze gelmiyor. Ben bu onurlu mücadelenin içerisinde yer almanın gururunu yaşıyorum. Bundan sonra da grevimizin başarıya ulaşması ve devamlılığı şimdiye kadar örülen dayanışmanın sürmesine bağlı diye düşünüyorum”
“Aslında hepimizin hayatında greve katılma ve bu kadar uzun süre grevi sürdürme konusunda pek çok engel var. Herkesin birbirinden farklı gerekçeleri olabilir mesela arkadaşımızın yeni bebeği olacak, genç arkadaşlar hayatlarını henüz yeni kuruyorlar, daha bu işte deneyimli kişiler yukarıda grev kırıcı olarak program yapmaya devam ederken onun asistanı olan genç arkadaşlar kariyerlerini bıraktılar ve burada direniyorlar. Biz bunlara rağmen yine de burada olmayı seçtik. Çünkü tarih içerisinde nerede durduğumuz çok önemli. Bizim için ilkesel olmak önemli.
“Direnişin bu günlere gelmesinde sendikamız Türkiye Gazeteciler Sendikasının da desteği çok büyük. Sendikanın gücüyle biz bugünlere geldik. Sendikayla örgütlenme sürecinden bugüne tam bir uyum halinde geldik.”
Grevi Kriminalize Etmeye Çalışmışlar
“Grev başladığından beri elbette çeşitli zorluklar yaşadık. Biz burada kimseye bir zararımız olmadığı halde defalarca karakola çağrıldık. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına muhalefetten çağrıldık. Çalışma hürriyetini engellemekle suçlandık. Oysa ofise giriş çıkışın yerini bile değiştirdiler. Çalışan kişiler, greve katılmayanlar bizi artık görmüyor bile. Biz de onları görmüyoruz. Buna rağmen toplum huzurunu bozmakla suçlandık.”
Çalışma Koşulları ve Talepler
Türkiye’ de gazeteciler sadece medya patronları karşısında değil aynı zamanda ülkenin siyasi ikliminden demokratik yapısından da çok etkilenerek özgür bir şekilde mesleklerini icra etme konusunda oldukça zorluk yaşamaktalar.
“Bizler 212 Sayılı Basın İş Yasası’na tabi olduğumuz halde basın sigortası yapılmadı ve basın kartı verilmedi. Burada bir nevi plaza çalışanı gibi olduk. Türkiye de beyaz yaka çok eziliyor. Bu gördüğünüz plazalarda yüzlerce çalışan var. Çantalarında laptoplarla gezmek zorunda kalıyorlar. Çalışma saatleri uzun. Ücretler düşük bir şekilde çalışıyor. Biz de plaza çalışanı gibi olduk burada. Çalışma koşullarımız zor. Ben hem editörüm, hem spikerlik yapıyorum hem program yapıyorum yani iş tanımım dışında da angaryalara maruz kalıyorum. 12 yıllık çalışan olmama rağmen kıdem farkı almıyorum. Liyakat kesinlikle yok. İşverene, yöneticilere yakınlığınızla terfi alıyorsunuz. Biz bu adaletsizliklere karşı olduğumuz için, haklarımız olmadığı için aşağıya indik. Özlük haklarımız için, ücretlerin daha insani koşullarda olması için, liyakat ile çalışmak için direnmeye devam ediyoruz”
“Bizim sektörde grevler başlar, biter ama mücadele devam eder. Etmek zorundadır. Bazen çalışmak bazen direnmek hizmettir. Süreçlerimizi, kazanımlarımızı değerlendiriyoruz. Biliyoruz ki mücadele bizim için her daim devam edecek.”
İşçi Mahallesi olarak bizler de grevlerinde başarı dileklerimizle ve dayanışma duygularımızla onların bu onurlu direnişini selamlıyoruz.