Özel Eğitim Kurumlarında Öğretmenlerin İstifa Dilekçesi Vermeye Zorlanması ve Çalışma Hakkının İhlali Hakkında Değerlendirme

Son yıllarda özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin, iş sözleşmelerini haklı nedenlerle feshetseler bile çeşitli idari, psikolojik ve kurumsal baskılar yoluyla istifa dilekçesi vermeye zorlandıkları yönünde ciddi iddialar gündeme gelmektedir. Bu durum sonucunda öğretmenlerin işten çıkarılma işlemleri “istifa” olarak gösterilmekte, böylelikle çalışanların kıdem tazminatı, işsizlik ödeneği ve diğer yasal haklarına erişmelerini engellenmektedir.

Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığı’nın mevcut uygulamasına göre istifa dilekçesi sunulmadıkça öğretmenlerle ilişik kesme ve atama işlemi gerçekleştirilememektedir. Bu prosedür, bazı kurum yöneticileri tarafından öğretmenleri istifa dilekçesi sunmaya zorlamak için bir baskı aracı olarak kullanılmakta; işbu durum ise ilişik kesme durumu gerçekleşemediğinden başka bir eğitim kurumunda fiilen işe başlanmasına engel olarak ortaya çıkmaktadır.

Bu şekilde yapılan işlemler aynı zamanda işverenin hukuki sorumluluğunu gizlemektedir. Özel eğitim kurumlarında öğretmenlerin Bakanlık gibi resmi bir kurum yönlendirilmesi ile birlikte zorla istifa dilekçesi imzalatılması suretiyle istifaya yönlendirilmesi, işverenin kötü niyetli uygulaması kapsamında değerlendirilmekte ve hukukun temel ilkeleriyle bağdaşmadığı gibi yapılan bu işlemler Anayasası’nın 48. maddesinde güvence altına alınan çalışma ve sözleşme hürriyeti ile 49. maddede düzenlenen çalışma hakkı ve ödevi ilkeleriyle açıkça aykırıdır. Anayasanın ilgili maddeleri ve 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında işçilerin özgür iradelerine aykırı olarak istifa dilekçesi vermeye zorlanması işverenin kötü niyetli uygulaması olarak değerlendirilmekte olup 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5. ve 24. maddeleri uyarınca hem eşit işlem ilkesi ve haklı fesih koşulları ile bağdaşmamakta, hem de insan onuruna yakışır çalışma koşulları ilkesinin ihlaline yol açmaktadır.

Özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin iş akdinin haklı feshi neticesinde zorla istifa dilekçesi sunmaya zorlanması yalnızca bireysel bir iş sözleşmesi ihlali olarak değil, aynı zamanda Anayasal düzeyde çalışma hakkına, sosyal güvenlik hakkına ve insan onuruna yakışır çalışma koşullarına yönelik bir müdahale olarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda, işverenlerin bu tür uygulamaları yaptırım ve etkili denetim mekanizmalarıyla karşılık bulmalıdır.

Özellikle haklı nedenle fesih hakkını kullanan öğretmenlerin dahi bu şekilde baskıya maruz bırakılması, mesleki onuru zedelemekte ve yasal güvenceleri işlevsiz hâle getirmektedir. Öğretmenlerin mesleki güvencelerini korumak, bu tür baskıların önüne geçmek ve özel eğitim alanında sürdürülebilir bir çalışma ortamı oluşturulması amacıyla; Özel eğitim kurumlarında düzenli denetim ve izleme mekanizmalarının etkin bir biçimde işletilmesi, öğretmenlerin çalışma hakları, sözleşme koşulları ve yasal güvenceleri konusunda bilinçlendirilmesi, mobbing, baskı veya istifa iddialarına yönelik bağımsız soruşturma süreçlerinin yürütülmesi, haklı fesih hakkını kullanan öğretmenlerin istifa dilekçesi sunmaya zorlanmaması için yasal düzenlemelerin güçlendirilmesi, baskıya maruz kalan öğretmenlerin sendikal ve hukuki destek hizmetlerine kolay erişimin sağlanması gerekmektedir.

Bu gibi işlemlere maruz kalan öğretmenlerin ilgili tüm mercilere şikâyette bulunması, şikâyetinin takipçisi olması yapılan hukuka aykırılıkların son bulması açısından önem arz etmektedir. Eğitim alanında görev yapan öğretmenlerin, hiçbir şekilde idari, psikolojik ya da ekonomik baskıya maruz kalmadan görevlerini sürdürebilmeleri; hem çalışma hakkının korunması hem de eğitim hizmetlerinin niteliğinin yükseltilmesi açısından hayati bir gerekliliktir.

Önerilen makaleler