Bu yazı 27 Aralık’ta İşçi Mahallesi Araştırma Grubu tarafından sendika.org için hazırlanmıştır. 22 Aralık’ta gerçekleştirdiğimiz ücret atölyesi ve asgari ücret araştırma sonuçlarını içermektedir.
Asgari ücret tespit komisyonu gece yarısı toplantıya çağrılarak -deyim tam da yerinde- yangından mal kaçırır gibi işçilerin emeğini, hakkını kaçırdılar. Ve bir kez daha emekçileri açlık ve yoksulluk sınırlarının altında ücretlerle geçinmeye mahkûm ettiler.
Asgari ücret hayat pahalılığı ve enflasyonun çok yüksek olduğu bir ortamda belirlendi. Son zamanlarda hepimizin dile getirdiği gibi asgari ücret bugün milyonlarca işçinin ortalama ücreti haline geldi. Asgari ücret Türkiye’de ortalama ücrettir ama asla geçim ücreti değildir.
Bu yazıda asgari ücretin emekçiler açısından önemini anlatmaya çalışacağız. Bunun için de İşçi Yaşamı Hakları Vakfı (İşçi Mahallesi) olarak 22 Aralık’ta gerçekleştirdiğimiz “Ücret Zammı ve Haklarımız” başlıklı atölyenin sonuçlarını ve işçilerin asgari ücret ve maaş zamlarına ilişkin görüşlerini sizlerle paylaşacağız.
Ücret atölyesi açlık ve yoksulluk sınırında asgari ücret nedir, ne değildir, asgari ücret neye göre belirlenir, toplu pazarlık hakkı/ teşmil, haklarımız ve mücadele olanakları başlıklarında yapılan sunum ve Polonez işçileri ile grevdeki metal işçilerinin öfkesini, mücadelesini anlatan sinevizyonun ardından gerçekleştirildi. Atölyenin tartışma başlıkları şöyle oldu:
- Hak ettiğimiz ücretlere ulaşmak için işyerinde yapabileceklerimiz nelerdir?
- Her sene ücretlere ve asgari ücrete gelen zam döneminde haklarımız nelerdir?
- İnsanca geçinebilecek ücret politikalarını geliştirmek için neler yapmalıyız?
Fakat biz bu yazıyı kaleme alırken bir gece yarısı kararı ile asgari ücret açıklanıverdi. Böylece milyonlarca işçinin hevesi kursağında bırakılarak taleplerini dile getirmelerine bile fırsat verilmedi. Asgari ücret 22.104 TL oldu. Yüzde otuzluk bu zam oranı ise resmi enflasyonun altında kaldı.
Yangından mal kaçırdılar
Asgari ücret tespit komisyonu gece yarısı toplantıya çağrılarak -deyim tam da yerinde- yangından mal kaçırır gibi işçilerin emeğini, hakkını kaçırdılar. Ve bir kez daha emekçileri açlık ve yoksulluk sınırlarının altında ücretlerle geçinmeye mahkûm ettiler. Böylece komisyonun tarihinde ilk kez, görülmemiş bir şekilde işçi temsilcilerinin katılmadığı bir toplantı gerçekleştirildi ve asgari ücret hükümet tarafından açıklandı. Bu beklenmedik zamanlamaya Aziz Çelik dikkat çekerek asgari ücretin belirlenmesinde “uluslararası sermaye çevrelerinin asgari ücret limiti” koymalarının belirleyici olduğunu yazmıştı. Belirlenme ve duyurulma şeklinin ülkedeki otoriterleşmenin bir sonucu olarak da görebiliriz. Ayrıca buraya şunu da ekleyebiliriz. Asgari ücret belirlenme süreci uzadıkça, işçilerin gündeminde kaldıkça işçilerinin beklentileri de yükseliyor.
Gündem yangın yeri
Yangından mal kaçırma benzetmesi tesadüf değil çünkü ülkenin gündemi yangın yeri. Geçen günlerde “Hakkımı Ver” diyen emekçiler, çiftçiler, doğasını savunanlar Ankara’da devletin baskısı ve zoruyla karşılaştılar. Daha geçen gün alınmayan önlemler yüzünden Balıkesir’de bir patlayıcı fabrikasında 12 işçi hayatını kaybetti. Suriye’de yeni düzen kurulurken savaşın sonuçlarını en ağır biçimlerde bölge halkları yaşamaya devam ediyor. Bir yandan da Türkiye’de ucuz emek olarak yıllardır sömürünün ana unsuru haline gelen Suriyeliler ülkeden gidiyor diye peşlerinden su dökmeye hazırlanılıyor(?). Otoriterliğin kurumsallaştığı ve demokratik taleplerin en sert şekillerde bastırıldığı bu günlerde emekçiler ise asgari yaşamlar sürerken geçinme stratejileri geliştirmeye çalışıyorlar.
Bu kapsamda atölyemizin sonuçları ve ücret araştırma anketimize verilen bazı önemli yanıtları şu şekilde olmuştur.
Maaş arttırma ve geçinme stratejilerini işçilerden dinledik:
“K1: “Asgari ücrete zam gelmeden her şeye zam geleceğini hepimiz biliyoruz. İlk ay maaşa yansıyan zam ikinci ay buhar olup uçuyor. Her sene asgari ücret yükseliyor ama alım gücü düşüyor. Enflasyonun altında olmayan bir ücret artışı olmalı. Patrona bunu sürekli ve hepimiz hatırlatmalıyız”
“K2: Ben 20 yıldır tekstil sektöründe çalışıyorum. Her şeyine hâkimim diyebilirim artık bu sektörün. Biz zam döneminde 6 ay boyunca patrondan görüşme talep ettik ve altı ayın sonunda zam alabildik. Sürekli işçi alıp çıkarıyor. Zam isteyenleri kara listeye alıyorlar, işten çıkarırım diye korkutuyorlar ama haklarımızı bilirsek dokunamıyorlar. Bizim haklarımız var bilincinde olmalıyız”.
“K3: Vakıf Üniversitesinde çalışan bir akademisyenim. Biz de maaşları devlet üniversitesiyle eşitlemiyorlar. Yasa olmasına rağmen. Biz talep ettik. Kulak asmıyorlar. Denetleyen yok, bizi destekleyen yok. Biz bu mücadeleyi kendimiz verirsek olur. Burada uzun süre bir mücadele yürüdüğü için kazanımlar şimdi duyuyoruz. Şu an iş arıyorum.”
“K4: Ben özel okul öğretmeniyim. Ücret zammı döneminde bizi tek tek çağırır işveren, görüşmeler yapar. Biz görüşmeye gitmeden önce öğretmen arkadaşlarla ağız birliği yaparız. Zam oranını kendimiz belirlemeye çalışırız. Ama bunu her okulda sağlamak çok da mümkün olmuyor.”
“K5: 7 yıldır hizmet sektöründe çalışıyorum. Hak ettiğim ücreti aldığımı düşünmüyorum kesinlikle. Asgari ücretin şu an en az 30 bin olması gerekir. O da yetmez de. Artık asgari ücret artmamalı. Hayat pahalılığı durdurulmalı.”
“K7: Desinatörüm. Son aldığım maaştan memnun değildim. Çünkü tasarım dışında ekstra numune hazırlama, imalat yapıyordum. Bu kadar işe hakkımızın karşılığını hiçbir yerde alamıyoruz.”
“K8: 46 yaşındayım. 14 yıldır temizlik yapıyorum. Şu an ünlü bir giyim firmasındayım. Taşerondan bıktım. Bizi kadroya alıp asıl bölümümüzde çalıştırmaları lazım. Taşeron haklarımızı yiyor.”
Atölyemizin sonuçlarının da paralellik gösterdiği bazı araştırmalara baktığımızda Türkiye’de uzun süredir asgari ücretin ortalama ücretlere dönüştüğünü görüyoruz. DİSK- AR’ın araştırmaları ışığında, çalışan işçilerin yarısı asgari ücretle çalışırken milyonlarca işçi de asgari ücret etrafında çalışıyor. Dolayısıyla asgari ücrete yapılan zam oranları ortalama ücretleri de belirliyor. Bu durumda asgari ücrete gelen zam oranları daha da önemli hale geliyor. Türk İş tarafından Ekim ayı açıklanan açlık ve yoksulluk oranları da şöyle: Dört kişilik ailenin gıda masrafı 20 bin 432 TL. Yoksulluk sınırı ise 66.553 TL. Bekâr bir çalışanın aylık yaşama maliyeti 26. 527 TL. Hal böyleyken anketimize cevap veren işçilerin sektörlerine, asgari ücret beklentilerine ve yaptıkları tahminlere bakalım. Henüz asgari ücret açıklanmadan önce yürütülen tahminlere bakıldığında işçilerin asgari ücret düzenini iyi gözlemlediklerini ve çok da iyimser olmadıklarını söyleyebiliriz.
Bu anket 22 Aralık Ücret Atölyemize katılanlar arasından anketi dolduran 15 katılımcı ile yapılmıştır.
Yine katılımcılara yönlendirdiğimiz “geçinebiliyor musunuz” sorusuna verilen yanıtların yaşadığımız tabloyu gerçekçi bir şekilde resmettiğini görmemiz mümkün.
22 Aralık Ücret Atölyesi. Alınan ücretlerle geçim grafiği
“K9: 38 yaşındayım. Matbaa da çalışıyorum. Çalışma hayatında 20 yıldır varım. 35 bin TL maaş alıyorum. Aldığımız ücretlerle geçinmekte çok zorlanıyoruz. Ucu ucuna yetiştirmeye çalışıyoruz. Haklarımızı ne kadar biliyoruz? Hala bilmediğimiz çok şey var. Toplum olarak ciddi bir bilinçlenmeye ihtiyacımız var. Olması gereken şey artık enflasyon durdurulması lazım. Yoksa gelen zamların hayatımızda hiçbir karşılığı yok.”
“K6: Ben 42 yaşındayım. 11 yıllık tekstilde kıdemim var. 20 bin maaş alıyorum. Geçinmekte çok zorlanıyorum. Maaşlarımızın düşüklüğü ortada. Biz daha adil olsun diyorsak bir şeyler yapmamız lazım. Yapmamız gereken şey örgütlenmek, sendikalaşmak. Başka yolu yolu yok.”
Sonuç
Uzun çalışma yıllarına rağmen sektör fark etmeksizin alınan ücretlerin düşük olduğunu görmekteyiz. İşçilerin çoğunluğu asgari ücretle çalışmaktadır ve alınan asgari ücretlerle geçinmek için işçiler çeşitli stratejiler geliştirmek zorunda kalmaktadırlar. Özellikle maaş zamları döneminde işyerlerinin ve sektörlerin özgün yanları dikkate alınarak işçiler önlemler alıyorlar. Yine ücret zammını kendimiz belirleyemediğimiz için özellikle örgütleşmeye, haklarımızı daha fazla bilmeye, birlik olmaya ve daha fazla talep etmeye vurgu yapıyorlar. Beyaz yaka çalışanların güvencesizliğinin mavi yaka işçilerine göre daha büyük olduğu ve işçi sınıfının mücadele geleneğinin beyaz yaka işçileri için de örnek olması gerektiğini de dile getiriyorlar.
Bizler de bu atölye vesilesiyle; daha adil bir ücret için, insanca yaşam ve geçim için sendikalaşma ve toplu sözleşme yapma yetkisinin önemini bir kez daha görüyor ve hatırlatıyoruz. Sendikalaşma olanağını bulamayan işçilerin yine birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmelerinin maaş zamları ve haklarını arama konusunda önemini görüyoruz.
Haklarımızı bilmek ve sahip çıkmak zorundayız. Asgari yaşamlara bizi mahküm eden bu asgari ücret düzenine karşı daha fazla mücadele ve daha fazla birlik parolasıyla tüm işçi ve emekçilere mutlu yıllar diliyoruz.
(Derleme sendika.org)