İZMİR GREVİNİN BİR İŞÇİNİN GÖZÜNDEN SEYRİ

23 bin işçiyi ilgilendiren İzmir BB işçilerinin grevinde sosyal medya ve basın eliyle yaratılan yalan bilgilerle işçilerin grevi yıpratılmaya çalışıldı. İşçiler “daha ne istiyorlar, 80 bin TL maaşı kim alıyor ki” gibi beyanlarla işçilerin meşru talepleri kırılmaya çalışıldı. Yanlış bilinen bu durumları doğrudan işçilere sorduk. Şu cevapları aldık.

Belediyenin iştiraki 4 şirketin 2’sinde Türk İş yetkili sendika ve bu sendikalar ile belediye arasında Tunç Soyer zamanında yapılan TİS ile %67-68 gibi bir zam ile diğer işçilerle arasındaki maaş farkı açılmıştı. Bizler de bu sendika ile yapılan sözleşmenin bizimle eşitlenmesini, onlarla aynı maaşı almak istediğimizi belirttik. Biz de belediye işçisiyiz, onlar da ama onların maaşı bizden çok yüksek. Hatta şimdi temmuzda fark alacaklar ve açı daha da açılacak.

Eşit işe eşit ücret talebemiz aynı belediyenin aynı emsal işi yapan işçileri olarak aynı maaşı almak yönünde. Ocak’ta başlayan TİS sürecinde başından beri talebimiz buydu. Ama belediye başkanı Cemil Tugay bunu kamuoyuna çok yanlış bir şekilde aktardı ve işçilerin TİS’de yer alan tüm haklarının toplamını maaş gibi aktararak kamuoyunu yanılttı. Mesela ben net 34 bin TL maaş alıyorum. TİS haklarımla brüt, yani sosyal yardımlar, prim ve vergiler eklenince 60 bine çıkıyor. Ama sanki benim cebime 60 bin TL giriyor gibi aktararak İzmir halkı başta olmak üzere herkesi bize karşı kışkırttı. Şu an sözleşme imzalandı ama o şirketle hala eşitlenemedik.

Bu süreçte genel merkezin bizim irademizi kırıp masada sözleşme imzalaması yönünde bir korku vardı ama şubemiz iyi bir sınav verdi. Bizim irademizi aşan, yok sayan bir hamle yapmadı, dik bir duruş gösterdi. Bu durum biz işçilere bir vadede kazandıracaktır. Zira Genel İş’in başkaca TİS süreçlerinde yanlış yönetimleri de oldu. Bunun olmaması bizi memnun etti. Ama biz işçilerin de bir B planı yoktu açıkçası. Cemil Tugay’ın “çok para istiyorlar” savına karşı iyi bir argüman geliştiremedik. 7 gün sonunda işçiler de yorulmuştu. Halkı karşı karşıya getirme durumu da olunca bir çok işçide de “lanet olsun, ne verirlerse alalım” algısı oldu. Bunu işveren olarak Cemil Tugay başardı, işçiyle halkı karşı karşıya getirdi. “Doktor bile bu maaşı almıyor, hepiniz zaten Kürtsünüz, Tuncelililer dolmuş buraya” deyip halkı bölmeye çalıştı. Kısmen de başardı ve bu çok da içimize sinmeyen sözleşmeye götürdü işçiyi.

İstanbul Saraçhane eylemleri sürecinde yaşanan ırkçı söylemler geliştirilmeye çalışılıyor ve İzmir grevinde de bu denendi. İşçiler hep Kürt, hep akraba, torpilli diyerek işçileri ayrıştırmaya zorladılar. Kısmen başarıldı. Bu ayrımı ortadan kaldırmalıyız.

Aslında bu süreçte ortalama bir ücret tartışmamıza bile fırsat verilmedi. Ücret pazarlığı en temel hakkımız. Ama önümüzdeki 2 yıl için sözleşme imzalandı.

Sistem buradan çok iyi ders çıkarmış ve bizi sürekli bölerek, parçalayarak birbirimize karşı durdurdu. İşçiler bile kendi arasında “acaba çok mu Tuncelili var” demeye başlamıştı.

Sınıfsal bilinç olmayınca işçiler bunu kavrayamıyor.”

İzmir’de halkın tepkisini bize karşı çok iyi kanalize ettiler. İşçiler ile halk arasında yer yer güvenlik sorunları yaşandı. Özellikle belediye otobüslerinin kısmi çalışması üzerine otobüs (ESHOT) şoförlerinin tartaklandığı yerler oldu. Bu iş bayrama kadar uzasaydı bu tepki daha fazla örgütlenip grevcilere yöneltilebilirdi.

İşten atmalar daha çok yüksek ücret alan şirketin işçilerine dönük bir kampanya gibi başladı. Daha doğrusu bir süreç olarak yürütülüyor. Çünkü Cemil Tugay perde arkasında eşit ücret talebine karşı “siz bunu kabul edin, sizi onların ayarına yükseltmeyeceğim ama onları sizin ayarınıza düşüreceğim” dedi ve bu taktiği tahmin ediyoruz ki işçilerin bir kısmında karşılık buldu. Şimdi de daha çok bu kesime yönelik bir işten çıkarma süreci başlatıldı. Ama toplu bir çıkış yapabilecekler mi göreceğiz. Cemil Tugay aşağıda eşitleme iddiasını İzmir halkına da kabul ettirdi, bir meşruiyet kazandı. Diğer sendikanın işçileri de bizim grevimize dair bir açıklama veya destek çalışması yapmadı ve bölmeyi başardılar. İşçilerin pasifize edilmesi bizim işimize yaramadı tabi.

İzmir halkı da bu grevi iyi anlamadı. İyi bir sınav vermedi. Sistem başka bir şeye oynuyor. Biz grevlerde bunu daha çok göreceğiz gibi. Sıkıntı şu, sermaye ırk, maaş, gibi ayrımcılık sebeplerine çok iyi oynuyor. Bunu kırmamız lazım. Biz aslen Türk İş’in açıkladığı yoksulluk sınırında bile ücret pazarlığı yapamadık. Yoksulluğu konuşamadık, konuşturamadık.

Sosyal medya ile yüklenilen bir süreç madem, bizim de gerçekleri bu alanda da daha fazla anlatmamız lazım.

Burdan çıkaracağımız ders, bizi birbirimizden ayırmalarını sağlayacak her türlü ayrımı reddetmek. Biz eşit ücreti kazansaydık, Türk İş’in yaptığı sözleşme de risk altına girmeyecekti, işten atma tehdidi olmayacaktı. Hepimiz kazanacaktık.

Önerilen makaleler